İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Bilal Erdoğan, "Bizim eğitim sistemimiz acaba Singapur, Kore, Japonya, Almanya, Amerika'daki gibi mi olsun?' Bunların kültürleriyle, geçmişleriyle, tarihleriyle benimki tamamen farklı. Bir kere benim dinim, tarihim farklı. Neden acaba 'Onu mu yapsam?'ın peşindeyiz. Neden acaba bize öz, uygun, has bir şeyin kovalayıcısı olmuyoruz? Ben diyorum ki bu formatı aramalıyız. Bu felsefe de bizim köklerimizden gelen bir felsefe olmak zorunda." dedi.
Bilal Erdoğan, İTO Şehit Ragıp Ali Bilgen Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrenci ve velilerinin iş birliği, Üsküdar Belediyesi'nin desteğiyle gerçekleştirilen "Gelecek İçin Eğitim Tasarımı Sempozyumu"nun açılış panelinde, "Modern Okul ve Gelecekteki Türkiye'nin Eğitimi" başlıklı konuşma yaptı.
Eğitim, eğitimin geleceği, okul gibi konularda, meselenin daha soğukkanlılıkla, sabırla, uzun ufukla ele alınamadığını aktaran Erdoğan, modern okul formatının Endüstri Devri ile birlikte gündeme geldiğini belirterek, sürece ilişkin bilgi verdi.
İnsanların kazanmasının, harcamasının, tüketmesinin bu kapitalist paradigmaya göre şekillendiğini dile getiren Erdoğan, bu nedenle konuya soğukkanlı ve uzun ufuklu yaklaşmak gerektiğini söyledi.
Erdoğan, "Yani şu anda modern eğitim dediğimiz şey aslında modernitenin, endüstriyel devrimin ve kapitalist paradigma etrafında şekillenmiş bir sosyal anlayışın yansıması ve uzantısı." diyerek, Türkiye'de modern okul denildiğinde hep "şekil" konuşulduğunu, bunun da kapitalist paradigmanın ürettiği bir durum olarak ortaya çıktığını kaydetti.
"Kapitalist paradigmanın ürettiği okula teslim olmuşuz"
Bilal Erdoğan, "Okulda maksat nedir, bu konuşuluyor mu? Burada eğitim veren ile alan arasında ilişkiler nasıl oluşturulacak? Bu okul nasıl bir insan anlayışına göre şekillendirilmiş olacak? Bunlar Türkiye'de modern okul dediğimiz zaman kimsenin radarına girmeyen konular. Peki, bu zihniyeti nasıl kurgulayacağız? Sanıyorum bizim en büyük zorluğumuz burada. Bir hengamenin içine sıkışıp kalarak eğitimi konuşmak durumunda kalıyoruz. Aynen o kapitalist paradigmanın ürettiği okula teslim olmuşuz." ifadelerini kullandı.
Eğitimin dört duvar arasına hapsedilmeyecek bir şey olduğunun anlaşılması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Siz insanı okula hapsediyorsunuz, en öğrenmeye, gelişmeye muhtaç olduğu dönemde okula hapsediyorsunuz. Sabah okula gidecek, akşam okuldan çıkacak, eve gelip yemeğini yiyecek, ödevini yapacak ve yatacak. Yani insana bu yapılmaz. Bizim inanç sistemimize göre, tarihimize göre hiç yapılmaz ama şu anda bizim eğitimden anladığımız bundan ibaret. Bir kere bunları kırmamız lazım. Bunları, bu paradigmayı kurgulayan ve dünyada en iyi örneklerini ortaya koyan Batı, şu anda bu sorgulamalar içerisinde. Şu anda Batı'da eğitim sorgulanıyor. Artık ekonomi de sorgulanıyor. Ekonomide eski kalıplar bugün ne krizlere cevap verebiliyor ne dünyadaki çatışmalar sonlandırılabiliyor. Kaynaklara, pazarlara erişimde rekabet var, tüm bunlar olurken Batı'da eğitim de sorgulanıyor. Şu anda üniversitelerden, liselerden mezun olan insanların mesleklerinin 10 sene sonra iş gücü piyasasında olmayacağı konuşuluyor. Dolayısıyla Batı 'Bu eğitimi ben ne yapmalıyım?' diye sorguluyor."
"Eğitim felsefesi bizim köklerimizden gelen bir felsefe olmak zorunda"
Dünyanın farklı bölgelerinde eğitime yönelik farklı yaklaşımlar olduğunu dile getiren Erdoğan, Türkiye'de eğitimin nasıl olması gerektiğine ilişkin, şu değerlendirmede bulundu:
"Peki bizde nasıl olmalı? 'Bizim eğitim sistemimiz acaba Singapur, Kore, Japonya, Almanya, Amerika'daki gibi mi olsun?' Bunların kültürleriyle, geçmişleriyle, tarihleriyle benimki tamamen farklı. Bir kere benim dinim, tarihim farklı. Neden acaba 'Onu mu yapsam?'ın peşindeyiz. Neden acaba bize öz, uygun, has bir şeyin kovalayıcısı olmuyoruz? Ben diyorum ki bu formatı aramalıyız. Bu felsefe de bizim köklerimizden gelen bir felsefe olmak zorunda. Bugün orasını, burasını değiştirerek, uyarlamaya çalıştığımız şey, bize ait olmayan bir felsefe üzerinde yükselmiş bir eğitim sistemi. Artık Türkiye'de bilim insanları Müslüman düşünce tarihinin ürettiği isimleri okuyorlar ki bu felsefeyi yeniden anlayabilelim. Yani oturup İbn-i Haldun'u okumak ya da 12-13. yüzyıldaki büyük bilim insanlarının eğitim felsefesine yaklaşımlarını incelemek şu anda yobazlık, gericilik olarak görülüyor. Bir kere bundan sıyrılmamız lazım."
Bu durumun Batı'da böyle olmadığını, yeni yetişen entelektüellerin o toplumları düşünceleriyle yapılandıran isimleri bilmeleri gerektiğinin düşünüldüğünü aktaran Erdoğan, "Ama şu anda Türkiye'de bizim bugün yetiştirdiğimiz entelektüelin 1000-1300 yıllık İslam düşünce tarihini bilmesi, bunun temellerini anlaması beklenmiyor. Bu kopukluğu bir kere gidermemiz lazım. Eğitim bir kültür inşasıdır. Eğitim, kültürün tabana yayılmasını sağlayan aracıdır. Ancak karmaşık bir kültürün kimliksizlik diyebileceğimiz bir şeyin esiri haline gelmişiz. Bundan kurtulmanın birinci şartı elbette kendi eğitimimizi inşa etmek ama kendi eğitimimizi inşa etmek için kendi felsefemiz üzerinde mutabık kalmamız lazım." ifadelerini kullandı.
Bilal Erdoğan, eğitime usul ve felsefe anlamında bakan veliye de ihtiyaç olduğunu dile getirerek, sözlerini tamamladı.
Oturumda, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz da "Geleceğin Okullarına Örnek Kurumlar: Özgün Uygulamaları İle İmam Hatip Liseleri" başlıklı bir sunum yaptı.